1 Aralık 2010 Çarşamba

Kadın yazarlardan Balçiçek İlter'e destek

İbrahim Tatlıses ile Balçiçek İlter arasındaki gerilim bir 'kadın sorunu' tartışmasına dönüşürken kadın yazarlardan İlter'e destek geldi.

Akşam yazarı Nagehan Alçı ve Vatan yazarı Mutlu Tönbekici'den İbrahim Tatlıses tarafından tehdit edildiğini iddia eden Balçiçek İlter'e destek geldi.

Nagehan Alçı, İlter'e detek vermek boynumuzun borcudur dediği yazısında çarpıcı bir kadın dayanışması göstermiş:

"İBRAHİM Tatlıses'in bir centilmen olmadığını hepimiz biliyoruz. Kadınlara karşı pek medeni davranmadığını da... Ancak önceki akşam bir kız çocuğuna herkesin ortasında 'o...' diye seslenmesi çoktan taşmış bardağa bir damla daha ekledi. O damla ile kalsa iyi! Bu vandallığı son derece güzel bir dille eleştiren Balçiçek İlter'i tehdit etti Tatlıses. Korkmadan, çekinmeden 'kalemini kırarız' dedi, diyebildi!

***
Böyle bir pervasızlık, böyle bir kendini bilmez cesareti, böyle bir saldırganlık karşısında insan sormadan edemiyor: 'Yoksa bazıları bu ülkede orman kanunları ile yaşama lüksüne mi sahip?'

'Hayır sahip olmamalı' diyorsanız gelin, İlter'in yanında duralım! Kadınlara karşı 'sabıkalı' ifadelerini belleklerimizden atamadığımız bir yayın yönetmenine sahip yazarın, Tatlıses'le mücadelesine destek verelim."

Yazının tamamını okumak için buraya tıklayın...

BALÇİÇEK'İ TEHTİD EDEN MİKROFONLAR NE ZAMAN KIRILACAK?

"Balçiçek’i tehdit eden mikrofonlar ne zaman kırılacak?" diye soran Vatan yazarı Mutlu Tönbekici de İlter'e destek verirken Tatlıses'i topa tutmuş:

"HaberTurk yazarı Balçiçek İlter, geçtiğimiz günlerde İbrahim T.’nin 10 yaşında bir hayranına sahneden “Küçük o..” diye hitap etmesini edep ölçülerinde kalarak eleştirdi. Bunun üzerine ki İ.T., Balçiçek’i aramış ve “O kalemler bir gün kırılır” diyerek tehdit etmiş.

İ.T.’yi burada defalarca eleştirdim. Kendisine hakaret ettiğim gerekçesiyle avukatı tarafından mahkemeye bile verildim.

O vakit “Vay! Ben İ.T.’den mahkemeye verilmeyi değil de tehdit veya topuğuma kurşun beklerdim. O bile hukuka sığınıyorsa medenileşiyoruz galiba” demiştim. Ama işte alışık olmayan totoda don durmaz, İ.T.’de de hukuk inancı daim olmaz. Tehdidi bana değil Balçiçek’e yaptı.

Benim anlamadığım şu: Niye bu ülkede böyle insanları dışlamak diye bir adet yoktur?

2009 yazında, tam da Yıldız Tilbe’ye “Seni ben kurtardım p...’lerin elinden”, skandalı yeni kopmuşken.. Bir öğleden sonra.. 40 derece sıcakta.. İ.T’nin akşamki gösterisi için bilet kuyruğunda bekleyen en az 500 KADIN vardı!

Lafınızı balla kestim!

Balçiçek Pamir Kimdir

BALÇİÇEK PAMİR’LE İKİZLİ HAYAT ÜZERİNE...
O başarılı bir gazeteci... Aynı zamanda bir ikiz annesi... Haber Türk’ün program yapımcısı ve sunucusu, Lal ve Kuzey’in biricik annesi Balçiçek Pamir’den bahsediyorum. Kariyeri ile anneliğinin birarada nasıl gittiği... En çok nerelerde zorlandığı... Lohusalık dönemi... Bakıcı meselesi... Eşinin yardımcı olup olmadığı...  İkizlerine ve hayatına dair sorduğumuz her soruyu içtenlikle yanıtladı Balçiçek Pamir...
     
PARLAK BİR KARİYER...
ikizanneleriyiz.biz: Öncelikle sizin kısa bir özgeçmişinizi alabilir miyim?
B. Pamir: 16.6.1973 Ankara doğumluyum. Daha bir yaşına girmeden İstanbul’a geldim, burada büyüdüm. Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi’nin ardından, ODTÜ Psikoloji bölümünü bitirdim. 17 yaşımdan beri gazeteciliğin içerisindeyim.

ikizanneleriyiz.biz: Sizinle aynı liseyi bitirdik. O yıllardan çok başarılı bir öğrenci olduğunuzu anımsıyorum. Sizinle ortak bir arkadaşımız var. O da benim üniversite arkadaşım. Tıpkı sizinki gibi başarılı bir öğrencilik hayatı oldu. Her ikinizi de gazetecilik sektöründe görüyorum, ne tesadüf!
B. Pamir: Evet, hoş bir tesadüf gerçekten de. Lise yıllarımda da ben sürekli duvar gazetelerini hazırlardım. Özel ilgi alanımdı gazetecilik diyebilirim. 17 yaşımdan itibaren Sabah Gazetesi’nin çok çeşitli bölümlerinde çalıştım; stajyerlikten başladım, muhabirlik, haber müdürlüğü, editörlük, Ankara temsilciliği, Ankara Haber Müdürlüğü, bütün grubun Ankara temsilciliği derken, en son dergilerin başına Grup Koordinatörü olarak geçtim. Sonra İstanbul’dan, Sabah Gazetesi’nin haftasonu eklerinden sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü teklif edildi. Bu görevimi altı sene kadar yürüttüm. Şimdi Habertürk kanalında her gün “Söz Sende” programını hazırlıyor ve canlı olarak sunuyorum. Haberturk.com’da her gün yazılarıma devam ediyorum.
NEDEN BOĞA BURCU?
ikizanneleriyiz.biz: Evet, çok güzel bir kariyer hikayesi ve de ayrıca ikizleriniz var...
B. Pamir: İkizlerim 14 mayısta 1 yaşlarını doldurdular. İsimleri Lal ve Kuzey. Boğa burcular.

ikizanneleriyiz.biz: Ben de boğa burcuyum, çok muhteşem bir burç seçmişler kendilerine :)
B. Pamir: Benim eşim de Boğa burcu. Aslına bakarsanız bir hafta sonra doğum yapacaktım. Doktorum Mustafa Bahçeci bir haftamızın daha olduğunu söylediğinde birden paniğe kapıldım; içimde bunlara birşey olacak, kalpleri duracak gibi düşüncelerle boğuştum. Bir an önce doğurmak istedim. Bir de işin tabii espri tarafı ama, ben ikizler burcuyum ve ikizler burcu zor bir burçtur. Çocuklar bir hafta sonra doğduklarında ikizler burcu olacaklardı. “Kocamın üç adet ikizler burcu karakteriyle başa çıkması yerine, ben üç boğaya katlanırım daha iyi” diye düşündüm.
ikizanneleriyiz.biz: Çok güzel. Benim en yakın iki arkadaşım ikizlerdir ve onların çok eğlenceli olduklarını söyleyebilirim.
B. Pamir: Evet, ama zordur. Gözyaşlarına boğulmuş ağlıyor iken bir anda dünyanın en mutlu kadınına dönüşebilirler...

KOCAM, ÇOCUKLARIM, KÖPEKLERİM...
ikizanneleriyiz.biz: Pekiyi özel zevkleriniz, yapmaktan hoşlandığınız şeyler var mı?
B. Pamir: Kitap okumak tabii ki. Yazmayı her zaman çok sevdim. Zaten bu mesleği seçmemdeki en büyük etkendi. Hobim biraz da işim aslında.  Bunların dışında, evde iki tane köpeğimiz var. Bahçemizde köpeklerimle, ailemle keyif yapmaktan hoşlanırım. Evimde olmaktan hoşlanırım.
ikizanneleriyiz.biz: Çalışınca insan evini çok özlüyor haliyle...

B. Pamir: Evet, “bahçede uzanmışım, köpeklerim, çocuklarım etrafımda, sevdiğim adam yanımda. Daha ne olsun?
EYVAH BAKICI KAÇTI!
ikizanneleriyiz.biz: İkizlerinizin gelişiyle hayatınızın çok değiştiğini söyleyebilir misiniz? Ne anlamda? Hayatınızın öncesi ve sonrasını mukayese edebilir misiniz?
B. Pamir: En başında çok değişti. Ben daha organize olamamıştım. Bir anda hayat bana iki çocuğumu birden verdi. Çok şükrediyorum buna tabii. Ama ilkin ne yapacağımı şaşırdım. Yardımcım yoktu. Daha doğrusu evimizde bir süre kalan, eğittiğimiz dadımız doğuma yakın bizden ayrıldı.
ikizanneleriyiz.biz: Bunu da yaşadınız...

B. Pamir: Evet, yabancı bir bayandı, yakalandı ve sınır dışı edildi. Bu ilk ve son oldu. Yabancı dadıyla bir daha hiç çalışmadım. Onların da işi zor. Çalışma izni alamıyorlar. Siz de kaçak işçi çalıştırmış oluyorsunuz. O dönemlerde çok çok zorlandım. Lohusalık dönemini hakikaten çok ağır yaşadım. Ama bu 10 gün sürdü çok şükür. Daha da fazla sürebilirdi. Sürekli, her gece ağlıyordum. İşin garibi “Ben böyle hep ağlayacak mıyım?” diye ağlıyordum. Olayın farkındaydım ama hislerimin önüne geçemiyordum. Garip hormonlar bunlar gerçekten de. Sonra yavaş yavaş kendime gelip işin iplerini elime almaya başladığımda, kendi kendime şunu yaptım: “Ben çocuklara göre hayatımı düzenlememeliyim. Benim bir hayatım var. Kocamla ortak bir hayatımız var. Çocuklarımızı bu hayatımızın bir yerine kanalize etmek durumundayız. Tamamen hayatımızı değiştirirsek önce ben, sonra da eşim mutsuz olur. Tamamen değiştiremeyiz hayatımızı” diye düşündüm. Tamamen hayatım değişmedi, hatta hiç değişmedi. 
EN BÜYÜK ÖZLEMİM...
ikizanneleriyiz.biz: Bu yaşadığınız zorlu süreci gözönüne alırsanız, bir de çok yoğun bir iş temponuz var. Ciddi bir tempoda da çalışıyorsunuz. “Benim profilimde bir insanın ikiz yerine tek çocuk sahibi olması daha doğru olurdu” diye bir düşünce hiç geliştirdiniz mi?
B. Pamir: Hiç düşünmedim. Allah iki tane vermiş. Üç tane verse, üç taneye bakacaktım. Böyle düşünmedim hiçbir zaman, ama tek çocukla bu temponun beş katı daha çalışabilir ve her tarafı da gezebilirdim diye düşündüm. Nasıl gezebilirdim? Bütün bu röportajımızı okuyanlar da aynı şeyi düşünüyorlardır zaten, ben çocuklarımı alıp, tek başıma dışarı çıkmayı çok istiyorum. Ama henüz bir yaşında ikizlerle bunu yapamıyorum. Tek çocuğum olsaydı bir kanguru edinirdim, içine çocuğumu oturtur, her yere giderdim. Sergilere de giderdim, yurtdışına da giderdim. Buna özeniyorum işte tek çocuklularda. Şimdi heyecanla yürümelerini, kendi güvenliklerini sağlayabilecek hale gelmelerini, elimden tutmalarını bekliyorum. En büyük hayalim, yanımda dadı veya herhangi başka biri olmadan, çocuklarımla yalnız sokağa çıkabilmek.
ikizanneleriyiz.biz: Gerçekten keyiflidir. Bir gün gelecek, siz de yaşayacaksınız bunu...

B. Pamir:  Umarım, İnşallah!
EŞİM ÇOK YARDIMCI...
ikizanneleriyiz.biz: Kocanızın ikizli hayata yaklaşımı nasıl? Size destek oluyor mu? İkiz işlerinde yardımcı mı? Mesela neler onun sorumluluğunda?
B. Pamir: Ben çok şanslıyım. Biz kocamla bir yola çıktık, çocuk sahibi olmayı ikimiz de çok istedik. Ve ikizlerimiz oldu. Biliyorum ki çok uzun süre denemelerine rağmen çocuğa kavuşamayanlar var. Bunu düşündüğüm her sefer gözlerim yaşarır. Çünkü ben de zorluklarla bu çocukları elde ettim. İkimiz elde ettik, ikimizin çocukları bunlar. Bunu hep anneler söyler, belki bazı babalar yan çizer ya da omuz silker. Benim kocam hep “bunlar benim de çocuklarım, sadece Balçiçek’in çocukları değil” şeklinde yaklaşır, pratikte de bu düşüncesinin arkasında olduğunu gösterir. Ben babamda da bunu gördüm. O yüzden bana ekstra bir lüks olarak gelmedi açıkçası. Ama genel olarak şanslı olduğumun da bilincindeyim. Yardımcı olmayan babaları çok yadırgıyorum. Başından itibaren hep beraber baktık. Dediğim gibi bir süre bakıcım yoktu, anneler de yoktu... Eşim her aşamada çok yardımcı oldu. Bu inanılmaz bir tecrübeydi. Tekrar dönmek ister miyim o ilk 15 güne? Hayır tabii ki, yaşadığım en zor günlerdi. Ama şuna muktediriz: “Biz ikizlerimize ikimiz bakabiliyoruz...” Bu çok önemli bir tecrübeydi. Kahkahalarla güldüğümüzü hatırlıyorum, gecenin bir yarısı... Birbirimize bağırdığımızı hatırlıyorum... Ağladığımızı karşılıklı... Bunlar hem çok romantikti, hem hoştu, hem de çok zordu. Mesela ben de bilmiyordum ki altlarını bağlamayı, eşime öğreteyim! Tırnak kesmeyi... Yıkamayı... Yalnız benim çok büyük bir avantajım oldu. Bir arkadaşım bana, ilk üç gün için bir ikiz hemşiresi tutmamı, evde hemşireden ikizlerin bakımını dinlememi ve öğrenmemi tavsiye etti. Uyguladım ve çok faydasını gördüm. Benim de annelere en büyük tavsiyem bu olacak: “Ne alakası var şimdi hemşirenin?” diye düşünmesinler. Ona verilen paraya da acımasınlar. Ne kadar pahalı olursa olsun, o ilk üç günde aldığınız eğitim sizin hayatınızı kurtarıyor.
İKİZ HEMŞİRESİ

ikizanneleriyiz.biz: Nasıl bulunuyor ikiz hemşiresi?
B. Pamir: Ben Amerikan Hastanesi ile anlaşmıştım. Yoğun bakım hemşirelerinden bir tanesi bize üç gün boyunca geldi. Evimin herşeyini, nasıl olması gerektiğini organize etti. Sterilizatörü bile çalıştırmayı bilmiyordum. Ben hatırlıyorum, eşim onun kullanım kılavuzunu okumaya çalışıyordu. Ama okuyacak ne halimiz, ne de vaktimiz vardı. Hemşire bana üç gün boyunca herşeyi öğretti. Gittiği gün ağladım zaten. Ve biz başbaşa kaldık eşim ve bebeklerimiz. Öbür türlü yapamazdım. Hiçbir şeyden haberi olmayan sudan çıkmış bir balıktım.
Eşimin sorumluluklarını sormuştunuz. Böyle bir kategorizasyon yok aslında. Herşey herkesin sorumluluğu altında. Cumartesi günleri dadımız izinli. O gün bizbizeyiz. Eşime asla bir yere randevu vermemesini tembihliyorum her seferinde. Tek bir günü ailecek geçirelim diye. O gün annemi veya bir arkadaşımı yardıma çağırmıyorum. Mutlaka eşimle birlikte bakıyorum. 
İKİZ SAHİBİ OLMAK...
ikizanneleriyiz.biz: İkiz sahibi olmak için belli bir gelir düzeyinin üzerinde olunması gerektiğini düşünür müsünüz? Pek çok insan, çeşitli yardımcı üreme teknikleriyle hamile kalmak için doktorlara, kliniklere hücum ediyor. Aileler çocuk sahibi olmak istiyorlar. Bunu siz de, ben de çok iyi anlıyoruz. Biz de bu süreçten geçtik çünkü. Çoğul gebelik bir sonuç. Bu teknikler kullanıldığında muhtemel bir sonuç. Acaba maddi gelirleri düşünerek mi bu tekniklere başvurmak gerekiyor?

B. Pamir: Yardımcı üreme teknikleri için geliri düşünmek gerekmiyor. SSK’lıysanız devlet ödüyor.
ikizanneleriyiz.biz: Bu teknikleri kanının son damlasına kadar para biriktirip yaptıran aileler var, çocuk özlemiyle tutuştukları için. Bir şekilde para toparlıyor ve tedavi oluyorlar.
B. Pamir: Burada doktorların sorumluluk sahibi olmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu işi aileyi gözeterek yapmaları gerek. Bir kere, tek bir çocuk büyük bir masraf. Hani “hayatınızda ne değişti?” diye sordunuz az önce; maddi açıdan hayatım bir hayli değişti. Değişmemesi mümkün değil zaten. Standardınız aşağıya iniyor, siz eğer eskisinden daha fazla kazanmıyorsanız... Hayatınızdaki öncelikler çocuğa göre yeniden düzenleniyor. Tek çocuk bile çok büyük bir masrafken x2, x3’ü düşünün bir de.
Benim o anlamda bir dezavantajım var; ikizlerim bir kız, bir oğlan. Kıyafetleri farklı, oyuncakları farklı... Ben her iki cinsiyette çocuk sahibi olmaktan ötürü çok mutluyum tabii, o ayrı. Ama bazen yetemiyorum. Çok şükür, ben uzun zamandır çalışıyorum ve kazanıyorum, eşim de çalışıyor, kazanıyor, ama biz maaşlı insanlarız neticede. Şimdiden başlıyorum kreş, eğitim vs. üzerinde kafa yormaya. Çiftlerin bunu düşünmeden “haydi bakalım ikiz olsun” diye yaklaşımlarını doğru bulmuyorum. Öyle kolay bir şey değil. Bir kere, hiç kimse çocuklarını ayırmak istemez. Birine bir imkan verdiğiniz zaman, diğerine vermeyelim olmaz. Böyle bir düşünceniz olamaz. Ama mecbur kalabiliriz. Çünkü birine para olur, diğerine olmaz. Hakkaten işin para boyutu zor. İki çocuk, üç çocuk çiftlerin üzerinde maddi açıdan çok çok büyük bir yük gerçekten de.
İKİZLERİMİN NE OLMASINI İSTERİM...

ikizanneleriyiz.biz: İkizleriniz için nasıl bir gelecek öngörüyorsunuz? Onlarla ilgili hayaliniz, beklentiniz, hatta halihazırda bir planınız var mı? Bir hayat şekillendirip çocuğu onun içine oturtmaya çalışan aileler var. Üstelik bazıları çok güzel planlar, kötü de değil.
B. Pamir: Tabii hepsi çok iyi niyetlidir eminim. Her anne baba doğruyu ister çocukları için. Her yapılanın doğru bir amacı vardır elbet. Ben kendi adıma cevap verebilirim bu sorunuza. Bebeklerden sonra bir-iki röportaj yapmıştım. Onlar da hep sordular, “ne olmalarını istersiniz?” diye. Veya “nasıl bir gelecek planlıyorsunuz?” diye. Açıkçası hiç düşünmedim. Ben son derece planlı ve programlı bir insanım, ancak onlarla ilgili hiç plan, program yapmıyorum. Çok rahat bir anne oldum. Daha kuralcı bir anne olacağımı düşünürdüm. Hayır, öyle olmadım. Gerçekten çok rahatım. “Ne olmalarını isterim...” diye çok düşündüm, cevap bulamadım. Ama “nasıl olmalarını isterim?” konusunda verilecek bir cevabım var; vicdanlı olmalarını isterim. Çünkü yeni yetişen nesilde vicdanın eksikliğini gözlemliyorum. Mesela haberlerde annelerini kıtır kıtır doğrayan gençleri görüyorum. Çok gücüme ve zoruma gidiyor. Bizler böyle vicdansız yetişmedik. Ben de çocuklarımı vicdanlı, iyi çocuklar olarak yetiştirebilmeyi çok isterim. Gerisi kendi bilecekleri iş. Doğrusu bu mudur, bilmiyorum. Doğrusu da yok aslında. Herkes kendi açısından doğruları uygulamaya çalışıyor.
ikizanneleriyiz.biz: Vicdan meselesi son derece doğru...
B. Pamir: Bir yazı yazmıştım, çok tepki aldı. Profesör annesini bıçakla doğrayan genç kızla ilgili olarak. “Ben olsam, kızıma karşı direnemezdim” diye yazı yazdım. Gözyaşları içerisinde yazdım.

ikizanneleriyiz.biz:Belki o anne de direnememişti.
B. Pamir: “Direnmezdim” diye yazdım işin fenası. Çünkü o kız o noktaya kadar geldiyse, mutlaka benim sorumluluğum vardır. Ben ebeveynliğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yani bu okul falan sonraki iş. Onların hayatını biz belirliyoruz. O yüzden de sağlıklı, vicdanlı, iyi çocuklar yetiştirmek isterim. İleride ne olacaklarına kendileri karar verirler.
KAÇ BAKICI GEREKLİ?
ikizanneleriyiz.biz: Umarım bunu başarabiliriz. İkizlerinizin gündüz siz evde yokken bakımlarını nasıl sağlıyorsunuz? Kaç bakıcıyla çalışıyorsunuz? Kaç bakıcı olmalı? Bakıcıyı nasıl konumlandırıyorsunuz? Yani yeterliliğini hangi kriterlere göre belirliyorsunuz?
B. Pamir: Tek bir bakıcıyla çalışıyorum. Bu zamana kadar çok bakıcıdan geçtik, bir yıl içerisinde 7-8 tane değiştirdik. Çok kötü tecrübelerim de var. Ben ne aradığımı ve neyi hedeflediğimi anlatabilirim belki. Çocuklarıma iyi davrananı aradım. Eğitim vermesi, tuvalet alışkanlığını kazandırması, hemen uykusunu düzene sokması vs.den çok, benim çocuklarıma “anne” gibi yaklaşması ön plandaydı benim için. Kendimi kamera koymak zorunda hissetmemeliydim. Çok önemli bir güven. Siz o bakıcıyla ne olursa olsun işçi-işveren ilişkisindesiniz. İşverenlerinden gizli çok şey yapar işçiler. Hepimiz de yaptık belki. Ama orada emanet ettiğiniz çocuğunuz. Eviniz değil, arabanız değil... O nedenle benim ilk aradığım şey, gerçekten de gözüm kapalı emanet edebileceğim kadar çocuklarımı seven bir bakıcı olmasıydı. Bu bakıcımız sağolsun çok iyi, nazar değmesin çok güzel bakıyor ikizlerimize. Ama bir süre çok kıskandım onu. İkizlerim onu çok seviyorlar, sürekli sarılıyorlardı... Sonra kendi kendime dedim ki: “Balçiçek, sevmeselerdi onu, daha mı mutlu olacaktın?” Hayır tabii ki...

BAKICIYI KISKANMAK...
ikizanneleriyiz.biz: Çok makul aslında. Bütün gün bebeklerinizden ayrısınız. Bir mecburiyetiniz var. İşiniz, kariyeriniz var. Çocuklar tabii ki başka biriyle bir sevgi bağı geliştiriyorlar...
B. Pamir: Bazen bakıcımızı şaka yollu tehdit ediyorum: “Bana bak, hiçbir şeyi kıskanmıyorum, ama bir gün şayet anne derlerse sana, kapının önünde bulursun kendini...” Takılıyorum tabii, yok bunun aslı. “Anne” diyecek kadar ikizlerim severlerse onu, artık benim diyecek hiçbir şeyim olamaz. Muhteşem bir sevgi. Ama yine de hafiften kıskanmaktan alamıyorum kendimi. Kıskanmamak mümkün mü? Paylaşıyorum onları bakıcımla.
Uzun lafın kısası, ben bakıcımın çocuklarımı çok sevmesine, yumuşak olmasına özen gösteriyorum. Katı, kuralcı olsun asla istemedim. Bir de bunu bir iş olarak görsün istemedim. “Saat bilmem ne, haydi bakalım ben odama çekiliyorum” gibi bir yaklaşım asla istemedim. “Biz bir aileyiz, sen bu ailenin bir üyesisin, öyle hissedeceksen buyur” dedim ben bakıcı görüşmelerimde. Ama aradığımı bulana kadar da canım çıktı. Bu özelliği bulmak çok zor bir şey.
ikizanneleriyiz.biz: Ajanslara gidilmesini öneriyor musunuz? Bakıcıyı, ajansla mı, tavsiye usulü mü edinmeli?

B. Pamir: Ben ajansla buldum, ama bu iş şans işi. Kulaktan kulağa, ajans... Ne varsa denemek lazım.
ikizanneleriyiz.biz: Bakıcı adedinde sıkıntınız yok. Bir kişi çok iyi olduktan sonra bakabilir diye mi düşünüyorsunuz?
B. Pamir: Evet, elbette bakabilir. Çünkü ben kendi ikizlerime tek başıma bakabiliyorum. Çalışmasam, tek başıma bakardım. Ben bakabildiğime göre, bunu profesyonel olarak yapanlar haydi haydi bakabilir. Aynı anda besleyebildim, uyutabildim, altlarını değiştirebildim. Alıştırma meselesi. Tüm işlemler esnasında biri diğerini bekliyor. Alışıyor çocuklar esasında. Biliyor ki diğerini doyuruyorum, bekliyor kardeşini. Çok acıkmadıysa sesini çıkarmıyor.
İDEAL İKİZ ANNESİ
ikizanneleriyiz.biz: İdeal bir ikiz annesi nasıl olur? Böyle bir şey var mı sizce? Varsa neler olabilir? Kendinize de bu bağlamda 1’den 10’a kadar not vermeniz gerekseydi, kaç verirdiniz?

B. Pamir: Kesinlikle veremem. Kocam belki bana 7-8 hatta 9 verir, “çok iyisin” diyebilir. Ama ben kendi nazarımda 1’ler, 2’lerdeyimdir. Anneler her zaman çocuklarına yetmediklerini düşünürler. “Nerede yanlış yapıyorum?” diye düşünürler.
Bizim müstakil bir evimiz var. Bir taraftan bu da zor. Gece odama çıkıyorum. İkizler bir alt kattalar, ama seslerini hemen duyuyorum. Kitap okuyorum, biri ağlıyor. Bakıcının odası hemen onlarınkinin yanında. Ayak seslerini duyuyorum. Bakıcı hemen yanlarına gidiyor tabii. Kitabıma dönüyorum, ama hayır, okuyamıyorum. Ben de ayağa kalkıyorum, aşağı iniyorum. Niye iniyorum? Ne saçma! Baktı bakıcımız işte! Muhtemelen emziği düştü, bakıcımız da emziğini verdi ve susturdu. Ama bu annelik içgüdüsü kendinizi suçlu hissetmenize sebep oluyor işte. Kocanızla bir yere gittiğinizde, başbaşa vakit geçirdiğinizde, çalıştığınızda, yani sürekli kendinizi suçlu hissediyorsunuz...
ikizanneleriyiz.biz: Aile terapistleri de bunalan annelere, mutlaka eşlerle başbaşa vakit geçirilmesini öneriyor. İkizler, bakıcı, anneler vs. olmaksızın, başbaşa vakit geçirilmesini tavsiye ediyorlar. Bir paylaşım ortamı yaratmak için...
B. Pamir: Tabii, tabii, yapıyoruz zaten.
ikizanneleriyiz.biz: Sinema da değil mesela, sosyal olunabilecek bir aktivite öneriyorlar, başbaşa bir yemek gibi. Annenin ve babanın 1-2 saatliğine de olsa ev ortamından uzaklaşmasını, tazelenip geri dönmelerini doğru buluyorlar.

B. Pamir: Şimdi bu kadar suçluluk duygusu kalmadı üzerimde. Ama ilk başlarda böyleydi. Bununla ilgili çok güzel bir örnek var: Uçaklarda bir anons yapılır, “tehlike anında oksijen maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takın” diye. Çünkü anne iyi değilse, çocuğuna hiçbir şekilde faydalı olamaz.
Hamilelik döneminde önce babamı, ardından babaannemi kaybettim. Sonra çocuklar doğdu, işimden ayrıldım. Hayatımın zor dönemlerinden biriydi. Ben negatif enerjimi çocuklarıma ister istemez geçirebilirdim. Siz asabi olduğunuz zaman, çocuk da huysuz oluyor, size tepki veriyor, onlara böyle bir şey yapmaya hakkım yok. Dolayısıyla ben iyi olmak zorundaydım. Şimdi işte yavaş yavaş, son 6 aydan sonra bunu oturtmaya başladım. Onlar uyuduktan sonra evden çıkabiliyoruz artık mesela. Ama mutlaka uyumalarını görmek istiyorum. Şimdilerde zor yetişiyorum ama, canlı yayınım var çünkü. Tam uykuya dalacaklarken yetişiyorum eve. Normalde 20.00-20.30 gibi uykuya dalıyorlar. Ben 20.45’lerde odalarına girip azdırıyorum onları.
ikizanneleriyiz.biz:Ç ocukları bayıltana kadar bekletiyor musunuz yoksa bakıcıya?
B. Pamir: Hayır, bekletmiyorum. Bekletmeye de kıyamıyorum. Ama bu son iki aydır uyumalarına beş kala yetişiyorum. Odaya giriyorum, gözler yarım, uyumak üzereler. Acayip coşturuyorum. 15 dakika zıplıyoruz. Sonra hemen uyuyorlar. Şimdi alıştılar, bekliyorlar her gece.
ikizanneleriyiz.biz: Kaliteli zamana inanıyor musunuz?

B. Pamir: Çok inanıyorum. Sabahları ikizlerim çok erken uyanıyorlar. 6.00-8.00 arası ben mutlaka onlarla beraber oluyorum.
HANGİSİ DAHA ZOR?
ikizanneleriyiz.biz: Hangisi daha zor, gazetecilik mi annelik mi? Böyle bir karşılaştırma yapabilir misiniz?
B. Pamir: Tabii ki annelik derim. Gazetecilik çok daha kolay. İş o çünkü. Öbürü bir hayat biçimi. Öyle bir anlam yükleniyor ki size, siz bir “anne”siniz, “Balçiçek” değilsiniz sadece. Ben doğum yaptığımda bir arkadaşım bana çok güzel bir laf söylemişti. Hüzünlenmiştim ama  çok doğru: “Sana yürümeyi öğretiyorum, benden uzaklaşasın diye...” Ne kadar güzel bir laf ama değil mi?
ikizanneleriyiz.biz: Öyle de olacak gerçekten...

B. Pamir: Yürütüyoruz ki bizden uzaklaşsın, gitsin hayatını kursun diye. İşte annelik bu kadar acı ve bu kadar zor. Ama aynı zamanda çok büyük keyif!
ÇALIŞMAK YA DA ÇALIŞMAMAK...
ikizanneleriyiz.biz: Kariyerinizden kopmadınız. Bu kadar güzel başarı hikayelerinizin olmasına rağmen, hiç “keşke evde olsam da, onları kendim büyütsem” diye iç geçirdiğiniz oldu mu? Ya da “Hayır, bu ikisi de gayet güzel dengede gidebilir, ben bir örneğim” diyebilir misiniz?
B. Pamir: İlk başta ben de bunu düşündüm, iki yıl, üç yıl ara mı versem...
ikizanneleriyiz.biz: Belki iyi de olabilirdi?

B. Pamir: Olabilirdi tabii. Ama ben evde mutsuz olacaktım. Evde bulunup da “çocuk yerde oynasın, haydi bakalım ben de kenarda gazetemi okuyayım”ın çok bir anlamı olduğuna inanmıyorum. Aynı yerdeysem, onunla birebir, %100 ilgilenmeliyim. Burada işte kaliteli saat çok önemli. 24 saat zaten ilgilenemezsiniz. Hayata dair başka şeyler de var. O yüzden “ben çalışacağım, çalışmamdan arta kalan zamanlarda onlarla %100 ilgileneceğim” diye düşündüm her zaman. Kendimi iyi hissetmem lazım. Önemli bir kaygım vardı; bebeklik dönemlerini kaçırmamak. O yüzden de yöneticilik yapmama kararı aldım. Bundan sonra da, en az önümüzdeki beş yıl içerisinde yöneticilik yapmak istemiyorum. Çünkü yöneticilik demek, sabahın köründen gecenin yarısına kadar mesai demek. Şimdi ben sadece kendi programımı yapıyorum. Yazılarımı gerektiğinde evden de yazabilirim. Haftada her gün canlı yayın yapmak bile, tabii ki zor, kolay değil, ama yöneticilik kadar insanı bağlayan bir iş değil. Bu benim için, ikizlerimin bebekliklerini kaçırmamak adına önemli. Zaten işimi bıraksam da, sonrasında çocuklarımın “anneciğim, sen bizim için işini bıraktın, bravo, alkış!” demeyeceklerine eminim. Niye desinler ki? Benim annem de çalıştı, ben çok memnundum bu durumdan. Ben de kendimi böyle daha iyi hissediyorum. Evde oturabilecek bir kadın değilim. Bu aslında, herkesin kendini ne kadar iyi hissettiğiyle alakalı...
ikizanneleriyiz.biz: İkiz sahibi olabilmek için sizce hangisi daha önemli? Mental hazırlık mı? Fiziksel hazırlık mı? Ekonomik hazırlık mı? Psikolojik hazırlık mı?
B. Pamir: İkiz değil de, bebek sahibi olabilmek için diyelim, bence en önemlisi beyinde yapılan hazırlık; özellikle kadının hazır olması. Mental hazırlık yani. Psikolojik hazırlık da bunun içine girer zaten. Babanın hazır olması lazım. Yani o çocuğun istenmesi gerekiyor. Sonrasında, tabii ki ekonomik hazırlığı da yapmak lazım.
ikizanneleriyiz.biz:Hamilelik sürecinde, ikiz anne-babalarının eğitimler ve psikolojik yardımlar almalarını doğru bulur musunuz?
B. Pamir:  Eğer ihtiyaç duyarlarsa neden olmasın? Tabii ki doğru bulurum. Kendini iyi hazırlayamamış bir anne ya da baba, bir anda “Aman Tanrım, hayatıma iki tip girecek” diye bir takım endişeler ve korkular yaşıyorlarsa, tabii ki de yardım almasında fayda var. Nasıl başımız ağrıyınca ilaç alırsak hemen, bu da ruhumuzun iyileştirilmesiyle alakalı bir şey.

“UUU” VE “HAYT”
ikizanneleriyiz.biz: Son olarak, ikizlerinizin size keyif veren üç hareketini sayabilir misiniz?
B. Pamir: Çok zor buna cevap verebilmem. Bir sürü şey var aslında...
ikizanneleriyiz.biz: Mutlaka çoktur. Ama, bu üçünü görünce gerçekten çok mutlu oluyorum dediğiniz şeyler neler mesela?
B. Pamir: Kızımla başlayayım... Kızım genelde herkese karşı çok mesafeliyken bana karşı çok cilveli. Resmen bana cilve yapıyor. Uzaktan bir yerden gülüyor. Burnunu kısıyor...

ikizanneleriyiz.biz:Ben de cilvelere şahit olmayı çok isterdim. Çok tatlı iki oğlan sahibiyim, tabii doğal olarak bizde cilveleşme yok...
B. Pamir: Bu dediğim oğlanda yok zaten. Kızım bana ısırıkla karışık ıslak öpücükler veriyor mesela. O küçücük parmaklarını şıkırdatmaya çalışıyor. Beceremiyor, ama ona benzer bir şey yapıyor, gerdan kırıp oynamaya çalışıyor. Oğlan eliyle bir şeylere vurup ritim tutturduğunda, kızım oynamaya başlıyor. Bu bana müthiş keyif veriyor.
Oğlum da müzik duyduğunda kafasını sallıyor. Müziğe her ikisi de çok yatkın. Sonra oğlan çok güzel kahkaha atıyor. Ben hayatımda bu kadar güzel kahkaha atanı görmedim. E tabii kuzguna yavrusu da güzel görünürmüş hikayesi Bir de köpeklerle ilişkisi inanılmaz. Kızın da öyle. Kız köpekleri her görüşünde “uuu” diyor. Köpeklerin birinin adı Hayta, diğerininki Korsan. Oğlan, anne-babadan önce “Hayt” dedi mesela...
ikizanneleriyiz.biz:Pekiyi, köpeklerle bebekler birarada zor olmuyor mu? Hijyeni nasıl sağlıyorsunuz?
B. Pamir: Ben açıkçası ikizlerimi 7 aylık oluncaya değin köpeklerle bir araya getirmedim. Bir araya getirmedim derken, köpekleri ikizlerin odalarına sokmadım. Onların oyun odalarına sokmadım. Başka alanlarda dolandılar. İkizlerin ellerini yaladılar, ayaklarını yaladılar, hep sildik. Ama 8 aydan sonra, ikizleri köpeklerin olduğu alanda yere de bıraktık, emeklediler. Ben de bir köpekle büyüdüm, hiç de bir şey olmadı. Doktorlarına sorduğumda “İkizlerin önemli aşılarını bitirdikten sonra, onları köpeklerle bir araya getirebilirsin” teyidini aldım.

Ama, ben yokken, köpeklerle çocukları birarada asla bırakmam.
KÖPEK-İKİZ İLİŞKİSİ...
ikizanneleriyiz.biz: Köpekleriniz çocukları kıskanır ve onlara zarar verir diye mi korkuyorsunuz?
B. Pamir: Hayır, biz etrafta olmadığımız sürece kıskançlık da olmaz. Biz varsak kıskançlık ortaya çıkıyor. Bebekler çok seviyorlar köpekleri. Kuyruklarından çekiyorlar, canlarını yakabiliyorlar. Köpekler bir şey yapmaz aslında. İkizlerimin onlara zarar verebileceği endişesiyle pek güvenemem. Daha değil. Bir süre sonra köpekler bizim değil, onların köpekleri olacaklar zaten.
Balçiçek Pamir’e bizimle gerçekleştirdiği bu keyifli söyleşisinden ötürü çok teşekkür ederiz.